bazur.forumkurd.net


Join the forum, it's quick and easy

bazur.forumkurd.net
bazur.forumkurd.net
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giriş yap

Şifremi unuttum

En son konular
» SEN OYURKEN
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyPaz Mart 24, 2013 9:02 am tarafından BAZUR FORUM

» PARDON
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyPaz Mart 24, 2013 8:39 am tarafından BAZUR FORUM

» BAZUR
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptySalı Şub. 22, 2011 11:21 pm tarafından BAZUR FORUM

» teskur yazisi )))))))))))
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyCuma Ağus. 20, 2010 10:59 pm tarafından BAZUR FORUM

» toplu siteler
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyÇarş. Ağus. 11, 2010 11:13 pm tarafından BAZUR FORUM

» Grup seyran ez nizanim
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyPerş. Kas. 26, 2009 8:33 pm tarafından rustemizal

» Koma Dilan - Serisi 5 Albüm (Rapid)
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptySalı Ekim 27, 2009 8:43 pm tarafından BAZUR FORUM

» Koma Şirvan - Serisi 12 Albüm (Rapid)
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptySalı Ekim 27, 2009 8:22 pm tarafından BAZUR FORUM

» Koma Çiya - Serisi 7 Albüm (Rapid)
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptySalı Ekim 27, 2009 8:14 pm tarafından BAZUR FORUM

» Koma Kurdi (Direkt Indir+RS)
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyPaz Eyl. 20, 2009 10:46 pm tarafından BAZUR FORUM

» Kurdish music Jamshid
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyPtsi Ağus. 17, 2009 10:44 pm tarafından BAZUR FORUM

» hasan serif
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyPtsi Ağus. 17, 2009 10:43 pm tarafından BAZUR FORUM

» chopy xan konser
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyPtsi Ağus. 17, 2009 10:39 pm tarafından BAZUR FORUM

» mrb arkadaşlar banada yer varmı aranızda
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyPerş. Haz. 18, 2009 2:49 pm tarafından zozan_helin

» arka pilan
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyCuma Haz. 12, 2009 11:32 pm tarafından BAZUR FORUM

» Kürt Remzi - Limin Cano - Keko Vare [Rapid+Zshare]
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyPtsi Haz. 08, 2009 4:24 pm tarafından BAZUR FORUM

» Koma Mizgin - Serisi 5 Albüm [Rapid]
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyPtsi Haz. 08, 2009 4:21 pm tarafından BAZUR FORUM

» Murat Bektas - Serisi 11 Albüm [Rapid+Uploaded]
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyC.tesi Mayıs 16, 2009 3:22 pm tarafından BAZUR FORUM

» Koma Sirvan - Serisi 7 Albüm
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyC.tesi Mayıs 16, 2009 3:16 pm tarafından BAZUR FORUM

» Koma Zerdeste Kal - Serisi 3 Albüm
anlamın ve hissin yaşattığı insan EmptyC.tesi Mayıs 16, 2009 2:43 pm tarafından BAZUR FORUM

Anahtar-kelime

Sosyal yer imi

Sosyal yer imi reddit      

Sosyal bookmarking sitesinde adresi saklayın ve paylaşın

Sosyal bookmarking sitesinde bazur.forumkurd.net adresi saklayın ve paylaşın

Mayıs 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Takvim Takvim

Program

anlamın ve hissin yaşattığı insan

Aşağa gitmek

anlamın ve hissin yaşattığı insan Empty anlamın ve hissin yaşattığı insan

Mesaj tarafından BAZUR FORUM Ptsi Nis. 27, 2009 3:53 pm

anlamın ve hissin yaşattığı insan Ocalan-guvercin99“İnsanlığın halkların unutturulmuş tarihine, ütopyalardaki özgür eşit dünyalarına katılmayı, başarıyı orada sağlamayı istiyorum. Bunların hepsi ütopya. Ama bazen ütopyalar mezardan beter yapılar içindeki yaşamın tek kurtarıcı esinidir. Durumum hiçbir insana benzemiyor. Benzemesini de istemiyorum. Daha iyi anladığıma, hissettiğime göre iyi yoldayım. Ve şunu iyi biliyorum ki, anlamın ve hissin yaşattığı insan en güçlü insandır.”


Abdullah Öcalan, yaşadığı koşulları ve çelişkileri anlatırken, “köy yaşamı da dahil, kişiliğimin o günlerden beri içine girdiği bir ikilem, karakterimin ayrılmaz bir parçasıdır” diyordu. Köyün, ailenin, devletin ve genel toplumun statüsüne görünüşte ilk sıralarda uyum sağlayan, hatta bunu örnek düzeyde gerçekleştiren ama dipte asıl inandığı ve yaşam bulmasına çalıştığı mistik özelliğin ne kadar büyük bir çelişki halinde yaşadığını vurguluyor. Özellikle aile ve anayla yaşadığı kavganın temel sebebinin özgür olmak, sahiplenilmemek, kimseye ait olmamak, kendi kendinin olmak olduğunu vurguluyor.

İLK ÖRGÜTLENME

Aile ve köy toplumunun ilkesel ve pratik reddi sürekli gelişiyordu. Yeni yaşam tarzımı oyunlarımda deniyordum. Oyunlar benim için gerçek, aile ve köyün gerçekleri ise kurtulmam gereken ayak bağlarıydı. Bu nedenle kendimi fark eder etmez, çocuk gruplarımı olağanüstü bir çabayla yaratmaya çalışacaktım. İlkesi, oyun ve beceriklilikti. Kim en çok benimle oynarsa ve kazanma gücü gösterirse, o çocuk örgütümüzün en değerli üyesiydi. Dost düşman ayrımı yapmadığım, bu konuda son derece ilkeli hareket ettiğim, Şehit Hasan Bindal olayında çok belirgindir. Bu konuda ikinci ilkem, cins ayrımını da yapmamamdı. Oyunlarda yeteneklerini fark ettiğim kızlar halen aklımdadır. Bazen aylarca peşlerinde dolanıp oyuna çekmeye çalışırdım.

Bu konuda canlı bir anı, Hasan’ın amcası kızı Elif’le ilgilidir. Sonradan duyduğumda anısını şöyle nakletmiştir: “Gelin olduğum günlerde usulca eve yaklaşıp halen oyuna davet ediyordu.” Bu doğruydu. Hele bu yaşlarda yetenekli kızların evlendirilmesini hiç kabullenemiyordum. O yaşlarda bile, kadınların zeki ve güzel olanlarıyla özgün bir ilişkim olduğunu hatırlarım. Bana göre zeki olan güzeldi. Güzel olan zeki olmalıydı. Bu eğilimimi fark eden kadınların daha o dönemlerde gruplar halinde beni dinlemeye, karşılamaya geldiklerini de hatırlarım. Köyün akıl hocalarını dinlerdim. Köy İmamı Müslüm’ün, o yaşlarda sürekli arkasında namazdaki duruşumu fark ederek, “bu hızla gidersen, evliyalar gibi uçarsın” deyişi aklımdadır. Din önemli bir gelenekti. Ama giderek kuşkulu bir kişilik oluşturmamın önemli bir etkeniydi. Tanrı üzerinde zaman zaman buhrana varacak düzeyde dururdum. Ancak bu savunmamdaki çözümlemelerde bu kavramı köklü olarak çözümleyebildiğimi söyleyebilirim. Çocukları örgütlü tutmanın bir yolu, kendi başıma namaza kaldırmaktı. Kendi kendimi imam yapmamın ilginç olduğunu belirtmek gerekir. Kavga yerine, yetenekleri açığa çıkaran oyun düzenlerine çok daha meraklıydım.

GÜÇ VE DEĞİŞİM TUTKUSU

İlkokula gitmem karışık duygular içinde gerçekleşti. Okulu endişeli bir ruh haliyle karşıladım; ama yükselmenin de tek yolunun buradan geçtiğini fark etmiştim. Girdiğim ilk günden üniversitenin son sınıfına kadar hep dikkat çektim. İlk sıralarda bir başarı düzeni hep geçerli oldu. Fakat köy yaşamı da dahil, kişiliğimin o günlerden beri içine girdiği bir ikilem, karakterimin ayrılmaz bir parçasıdır. Köyün, ailenin, devletin ve genel toplumun statüsüne görünüşte ilk sıralarda uyum sağlayan, hatta bunu örnek düzeyde gerçekleştiren özelliğimle, dipte asıl inandığım ve yaşam bulmasına çalıştığım mistik özelliğim tam bir çelişki halindeydi. Daha sonra fark ettiğim kadarıyla bu evrensel bir çelişkiydi. Kendimi resmi, gayri resmi toplumun gibi gösterirken de bu çelişki geçerlidir. Birey-toplum çelişkisinde aynı durum geçerli olmuştur. Resmi din-mistik din çelişkisi de bu gerçeklikten kaynaklanır. Benim için farklı olan, bu ikilemin yoğun, sürekli ve giderek farklı iki yaşam bakış açısına dönüşmesiydi. Bu çelişki kişiliğimin büyük tereddütler, endişeler ve kuşkular içinde gelişmesine yol açmıştır.

İlkokula her gün yayan gidip geldiğim Cibin eski Ermeni köyüydü. Cumhuriyetle tanışmıştı. Cumhuriyet etkilerini yansıtan bir ailesi gözdeydi. Bu gerçeği iyi fark ettim. Kürtlük duygusu o sıralarda bir bilinçaltı durumundaydı. Önümde yükselmem konusunda en temel engeli teşkil edeceğini fark etmiştim. ’Kuyruklu Kürt’ sözlerini duyar gibiydim. Şovenizmin rahatsız edici sözleri yavaş yavaş geliyordu. Bu engeli, öğretmenlerim ve Cibin halkının gözdesi olarak başarıyla aştığımı belirtmeliyim. Tüm engellemelere rağmen, daha o yaşlarda Türkçe konuşan köylerle kurduğum örnek ilişkiler kardeşliğin en iyi örneklerindendir. Bu köyler halen ağırlıklı olarak dost kalmışlardır. Faşist şovenliğe düşmediler. Hatta Kürt köylerinden daha ilgili bir yaklaşımları söz konusu olmuştur.

Köy toplumunda ve ilkokul döneminde, 27 Mayıs 1960 Askeri darbesi üzerimde iz bırakmıştır. İlk ciddi siyasi ilgim bu olay dolayısıyla gelişti. Temel güç kaynağının ordu olduğunu fark ettim. Menderes’in idam edilişini karamsarlıkla karşıladım. Ama 27 Mayıs’a tepkim de yoktu. O dönem ilkokul arkadaşım Aziz’e –halen hatırladığım büyük dardağan ağacının üstünde– şöyle bir öneride bulunduğumu hatırlıyorum: “Sen kara kuvvetleri komutanlığını oyna, ben de hava kuvvetlerini; bu yolla daha iyisini gerçekleştirmeye çalışalım.“ Yaklaşımın bu özelliği, devrimci özellik olarak daha sonraki gelişmemde hep etkili olacaktır. Güç ve değişim birer tutku etkeni olarak yakamı bırakmıyordu.

ANAYLA MÜCADELE

Köyde kaldığım müddetçe iyi bir tarımcı ve hayvanları dost gibi gören bir yaklaşımın sahibiydim. Ekim işlerini ve biçmeyi bir ibadet gibi karşılardım. Hayvanlara bakmak bir zevk işiydi. Onların iyi otluk alanlarda beslenmesi mutluluk verirdi. Ağaç bakımını tutkuyla yapardım. Bağların yeşermesi ve bozumu başlı başına bir kutsallık taşırdı. Gıdalar, üzüm ve ağaç ürünleri kutsal nimetten sayılırdı. Ekmeğin artığını hiç atmamak, hele buğday ekmeğini yemek bir ayrıcalıktı. Açık ki, neolitik kültürün derin etkisini yaşıyordum. Anamın üzerimdeki sahiplik iddiasını tepkiyle karşılardım. Kendi kendimin sahibi olmak bir hedefti. Anayla bu yüzden çelişkiler yoğundu. Babanın iddiaları daha sınırlıydı. Kardeşlerle iyi iş yapma konusunda çelişkiliydim. Çatışmamız olurdu. Aile ataerkil olmaktan uzaktı. Anamın büyük dik başlılığı kesin bir denge kurmuştu. Bu denge özgür yetişmemde uygun koşul yaratacaktı. Ana-baba otoritesinin ailede kilitlenmesi bir boşluk yaratıyordu. Bu boşluktan yararlanmam, özgürlük yürüyüşümün ilk fırsatı olarak görülebilir. Dayılarımı bir güç kaynağı olarak gördüm. Köy otoritesine sarsıcı etkide bulunmalarıyla köy koşullarına kafa tutmamda etkili olmuşlardır. Dayı edebiyatının boş olmadığı anlaşılmıştı.

anlamın ve hissin yaşattığı insan Abudullah_Ocalan~13İLK İSYAN

Köyden ve aileden ilk ciddi kopuş bir aile içi isyanla başladı. Daha sonra duyduğum kadarıyla yazar Ahmet Kahraman romanlaştırmak istediği bu isyana ‘İlk İsyan’ adını vermişti. Olay, bir dönemin sonunu belirlemesi açısından hatırlanmaya değerdir. Bağda geliştirdiğim ve emeğe dayalı düzeni küçüğüm Mehmet rasgele girip bozuyordu. Onu taşla kovaladım. Saylaklar üzerinde bulgur kaynayan yere kadar kovalamayı sürdürdüm. Buna babam karşılık verince, onunla da köy ortasında şiddetli bir taşlı kavgaya giriştim. Artık evde yerimin kalmadığı anlamını çıkarmıştım; artık köyde de kalacak yüzüm kalmamıştı. Babamla böyle kavgaya girişmem büyük bir alay konusuydu. Aynı gün gizlice eve gittim. Babamın çok özenle sakladığı çıkınını buldum. Dönemin küçümsenmeyecek parası olarak 10 lirayı alıp hızla ve tek başıma, öfkeli ve gözyaşları içinde lanetleyerek köyden ayrıldım. En son küçük bir alıç ağacı altından köye baktığımda, yağmur gibi gözyaşları dökerek ve hayıflanarak, ’bir daha sana dönmeyeceğim’ dercesine arkamı döndüğümde, aslında binlerce yıllık bir kültürden ciddi olarak koptuğumu ve yeni bir arayış içine girdiğimi daha sonra anlayacaktım. Bu son yürüyüşüm ilginçti. Komşu köy Aram’ı geçtiğimde, hiçbir küskünlük izi bırakmadan geçmeyi başarmıştım. İkinci köy Karamezra’ya vardığımda, yine çok olgun bir biçimde Halfeti’den gelecek posta arabasını bekledim. Binerken de olgundum. Birecik’ten başarıyla geçip, Menderes döneminin ciddi eserlerinden olan ve yeni açılan Birecik köprüsüne varmam da aynı tempoda olmuştu. Hedef Nizip’teki bacım Havva’nın yanına gitmekti. Ulaştım. İkinci gün birkaç akrabayla Barak Ovası’nda buğday yolmasına ben de çıktım. Sıcak ayranla talim yaparak ve ellerim şişinceye kadar iki gün dayanabildim. Daha doğrusu iş o kadardı. 10 lira kazanmıştım. Bu, kendimi ispatlamamın önemli bir adımı oluyordu. Köysüz ve ailesiz yaşayabilecektim.

ANANIN İYİ OĞLU OLMAK

Hatırlanmaya değer diğer bir olgu, köylülerin bana karşı yaklaşımlarıydı. Ortak eğilim şuydu: “Allah kimsenin çocuğunu Ömer’in oğlu gibi yapmasın. Dînê Çolê (dağ delisi) olmuş. Artık hayır gelmez“ biçiminde bir kanı oluşmuştu. Daha sonra da onların rüyalarından geçiremeyecekleri olağanüstü okul başarılarımı onları utandırırcasına sergileyecektim. Bu bir cevap tarzıydı.

Diğer önemli bir anı, Mıho ve Cumo adlı yaramaz çocukların şerrine karşı yaptığım son çıkışlardı. Mıho hep kavga isterdi. Bir gün bir evin köşesinde eteklerim taş dolu olarak hiç fırsat bulamayacak bir biçimde onu taş yağmuruyla karşıladım. Evinin ahırına kadar kaçtı. Bir daha kavgaya yeltenmedi. Cumo’yu ise belli bir izlemeden sonra üst yamaçtan, eteklerim yine taş dolu olarak bastırdım. O da evin ahırına kadar kaçtı. Ailesi zor elimden kurtardı. Dersini iyice aldığından, tehlikeli olmaktan çıkmıştı. Bunun üzerine anamın bana çok iyi sahip çıktığını ve övdüğünü hatırlarım. Karşı koyma anlayışımın gelişiminde, babamın çaresizliğiyle anamın sınır tanımaz hak bildiği yoldaki isyancılığı etkili olmuştur. Anamın bana karşı izlenimleri, daha sonra duyduğum kadarıyla olumlu ve olguncaydı.

Sanırım Urfa Tugay Komutanı’nın sorusu üzerine, “dizimin dibinde tutmak için çok çaba harcadım, ama başaramadım” demesi doğruyu ifade ediyordu. Tarzımın beni yalnız bırakacağını ilk fark eden ve söyleyen oydu. Sözü şöyleydi: “Herkes senden yararlanacak, ama senin gibi seninle çalışmayacak.” Dediği olduğu gibi çıkacaktı. Ayrıca benim hakkımdaki son değerlendirmesi, “o benim için bir taneydi, yeri ve kendisi bambaşkaydı” biçiminde olmuştur. Öldüğünde son sözleri “sürekli dua edin, herkese hayır (bağış) yapın” olmuştur. Daha sonra ana ve kadın değerlendirmemdeki rolünü değerlendirdiğimde, basite almamak ve hakkını vermek gereğini duydum. Kadınlara ilişkin şu değerlendirmesi de hayli arifçeydi: “Bu kafa ve kişilikle kadın zor (evlilik anlamında) bulursun.” Öfkeden başka bir özelliği yok dediğim anamın aklını kabul etmeliydim. Körleştiren tarih yüzünden birbirimize yabancılaşmıştık. Ama dönüp geriye baktığımda, onun ana tanrıça kültürünün soylu bir sesi olduğunu ve bu sesi bana ulaştırdığını büyük bir minnetle anacak ve kabul edecektim. İsyan ettiğim anam değil, kadını, anayı hiçleştiren erkek egemen toplumun zalim, yabancılaştıran, ikiyüzlü düzeniydi. Anamın iyi oğlu olduğumu, birbirimizle kutlamasak da, kanıtlamıştım. Şu an yaşadığım koşullar açısından sonuç olarak şunları söyleyebilirim. Hiyerarşik devletçi sınıf uygarlığından kopmak en büyük özeleştiridir. Bunu başaracağıma inanıyorum. İnsanlığın çocukluğuna, emekçilerin, halkların unutturulmuş tarihine, kadınların, çocukların ve çocuk ihtiyarların ütopyalarındaki özgür eşit dünyalarına katılmayı, başarıyı orada sağlamayı daha çok istiyorum.

Bunların hepsi ütopya. Ama bazen ütopyalar mezardan beter yapılar içindeki yaşamın tek kurtarıcı esinidir. Günümüzdeki mezarlardan beter yapılardan tabii ki öncelikle ütopyayla çıkış yapılacaktır. Durumum hiçbir insana benzemiyor. Benzemesini de istemiyorum. Daha iyi anladığıma, hissettiğime göre iyi yoldayım. Ve şunu iyi biliyorum ki, anlamın ve hissin yaşattığı bir insan en güçlü insandır.

DİZİ ARAŞTIRMA SERVİSİ
BAZUR FORUM
BAZUR FORUM
ADMIN
ADMIN

Erkek Mesaj Sayısı : 3853
Lakap : bazur63
Reputation : 10
Points : 9280

https://bazur.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz